TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, soL TV’de Gazeteci Şule Aydın’ın sorularını yanıtladı.
Okuyan, Peker görüntülerinin akabinde gündeme gelen Sezgin Baran Korkmaz ve bağlar ağının yanı sıra NATO toplantısı sonrası ABD-Türkiye münasebetlerini ve iç siyasete yansımalarını, HDP’ye yapılan saldırıyı ve müzik yasağını değerlendirdi.
Şule Aydın’ın “Sezgin Baran Korkmaz evrakıyla açılan ve gazeteci ve siyasetçilerin de içinde olduğu bir Paramount Otel olayı var lakin asıl husus daha büyük. Bu husus ne söz ediyor, ne üzere sonuçlar doğurur” sorusuna Okuyan şöyle cevap verdi:
“Sezgin Baran Korkmaz bugünkü tertipte bile kabahat diye tanım edilebilecek bağlara girmiş biri fakat bunların içerisine girişinde kıymetli köşe taşları var. Sezgin Baran Korkmaz’ın yaptıkları yalnızca kendi cebini doldurmak, sıkıntı durumdaki şirketlere el koyup kâr eder hale getirmek, kara para aklamaktan ibaret değil, Sezgin Baran Korkmaz bir milletlerarası bağlar ağının da bir kesimi.
Doğu-Batı Enstitüsü diye bir kuruluş var. Bu kuruluşta daha evvel yer alan kişi Mustafa Koç. Nedir bu kuruluşun vazifesi? Fetullah Gülen’in vaktinde yaptığına misal, Doğu-Batı, Sovyetler-Batı ortasındaki üzere bu enstitüde Doğu’da kıymetli bürokratlarla ilişkilenme ve satın alma üzerine çalışıyor. Sezgin Baran Korkmaz’nın dahil olduğu bağlantı ağı Amerikancı egemenliğin güçlendirilmesi için yapılmış bir ağ. Bu şunu gösteriyor ABD şimdiye kadar göz yumdu ya da kullandı bu şahısları. Bunlardan bir kısmı çok fazla şahsî servet edinmiş. Artık bunları ayıklıyorlar lakin ayıklarken Türkiye’nin iç siyasetine karışıyorlar. Türkiye’yi NATO ile bağlantılara biraz daha bağlama için bir operasyon yürüyor. Bunların ortaya çıkışı, kimi ayrıntıların örtülmesi, öne çıkarılması Türkiye’nin iç siyasetine müdahaledir. Bu iyi değildir lakin bizim kıymetlendirmemiz gereken bir fırsat.
Mesele açık, yoksulluktan bir servete ulaşan bir hikaye var. Bunu Sezgin Baran Korkmaz kendi anlatıyor. Artık şeyleri alıp satmış dönercide ve bunları anlatıyor. Müthiş kirli bağlantılar. Yalnızca buna odaklanırsak yanılgı yaparız. Biz sermaye ile sermayenin birbirine girdiği arbede ve hukuk dışında kalan çelişkiyi tartışıyoruz. Bir defa bu zenginlikler insanlığa ilişkin. Bunların birilerine zamanı, insan emeğinin sömürüsüdür. O vakit biz buradaki düzeneklere bakmalıyız.”
‘Israrla söylüyoruz: Pak sermaye olmaz’
Oteller, limanlar gündeme geldi. Limanlardan uyuşturucu kaçırılıyor deniyor. Limanların özelleştirilmesini niçin kimse sormuyor? Limanlar neden özelleştirilir? Her şeyi sattılar. Siz ekonomik geliri olan bir şeyi satıyorsunuz lakin tıpkı vakitte stratejik manası var. Güvenlik açısından. Diğer arayışlara giriyor satın alanlar, uyuşturucu kaçırıyorlar. Biz yalnızca uyuşturucuya mı odaklanacağız? Bu halka ilişkin işletmeler özel bölüme veriliyor. Kolombiya, Panama deniyor uyuşturucu için. Bizim uyanıklar Latin Amerika’daki limanları da almışlar. Çıkış ve giriş limanı Türk şirketlere ilişkin. Münasebetiyle ‘limanlarda yolsuzluk var’ demekle bırakırsak yanlış yaparız. Aileden birisi silah satışı yapıyor. MKE özelleştirilecek deniyor. Silah endüstrisinin neden özel şirket kontağı olur. İHA’lar, SİHA’lar satılıyor sağa sola. Bu aileden kişi, gerginlik ve savaş istemez mi? Bütün sistemini sen bu türlü bir bölüme yatırsan, yumuşama mı istersin gerginlik ve savaş mı? Sonra neden AKP bölgede tansiyon istiyor. Hangi bölüm olursa olsun, güç, maden, liman işletmesi, özel kesim girdiği her yeri kana bular. Bu Sezgin Baran Korkmaz denen adam arsızlıkta ileri gitmiş fakat bu sıkıntıyı kimi kurbanlar vererek kapatmak isteyecekler. Türkiye’yi 5 müteahhit yağmalıyor dendi. Onlar da kamulaştırılacak, onlar da hırsız ancak Türkiye’nin büyük işverenleri aklanarak bu sorun çözülemez. Sedat Peker masayı dağıttı, medyaya da sıçradı. Uzadıkça toparlamaları zorlaşıyor.
Sedat Peker durdu neden bilmiyorum lakin ‘uluslararası güvenlik riski’ diye bir kavram yok ortada. Bildiğim şey ortaya çıkan tablo şu, pazarlıkta bir noktaya gelindi Bu pazarık Peker ve hükümet ortasında sürmüyor. ABD işin içerisine girmiş durumda. Yıllarca kullanmışlar bunları. Yeni bir periyot geldi ve yeni periyotta yeni aktörlerle çalışacaklar. Ancak piramitin en zirvesine dokunulmuyor unu unutmayalım. Israrla söylüyoruz, pak sermaye olmaz.”
‘Erdoğan memleketler arası sıkıntıları çözmek için önemli adımlar atıyor’
Rusya bugün İngiliz savaş gemisine Karadeniz’de ihtar ateşi açtı. Rusya son devirdeki sorunu aşacağını çok âlâ biliyor, ABD ile. Fakat Rusya Karadeniz ve Suriye hususlarında, ki Türkiye’nin de dahil olduğu bahisler bunlar, tırnaklarını çıkarıyor. Suriye’de de İdlib’de bir hareketlilik var. Bu tıp Batı’dan gelen atılımlara karşı atak yaparak çok kolay geri adım atmayacağını söylüyor Rusya. NATO toplantısı ve alt seviye görüşmelerin sonucu şu ki, Erdoğan meselelerini çözmek için önemli adımlar atıyor. Bu Erdoğan’ın ömrünü uzatır mı, buna evet demek için çok erken. Öbür parametreler var. Yoksulluk, toplumdaki rahatsızlıklar artıyor. Biz bu siyasi iktidarın ömrünü uzatır dersek, ABD’ye olduğundan fazla rol atfetmiş oluruz. Fakat 6 ay öncesine nazaran ABD-Türkiye münasebetleri daha meselesiz hale geldi. Afganistan’daki varlığı NATO bünyesiydedi. Havaalanında ise 6 yıldır işletmeci olarak var. Başkentte bir havaalanı stratejik de bir nokta. Bugün Akar ‘asker göndermeye niyetimiz yok’ dedi lakin öteki ögeler da kullanılabiliyor artık bu durumlarda. İlla resmi ordular kullanılmıyor artık dünyada. Türkiye Afganistan’dan çıkmak istemiyor, bu türlü br gerçeklik var. Muhalefet ‘ABD bizi zorluyor’ diyor fakat yok bu türlü bir şey. Libya, Suriye ve Afganistan’da radikal islamcılık önemli bir olgu. Türkiye’nin Pakistan’la da derin bir bağı var ve Taliban’ın Pakistan’la bağı biliniyor.
‘Kaybeden aktörlerden birisi MHP’
“Peker görüntüleriyle başlayan süreçte kaybeden aktörlerden birisi de MHP. MHP güya bu konumlanışı sonsuza kadar sürecek üzere davranıyor, ayağının altının kayacağını hissedince herkese bağırıyor. Rusya ve Çin stratejisi, Biden ile yenilendi. Bu strateji tuhaf. Bir yandan özgürlükçü telaffuzlarla kendi demokrasinlerini cilalayıp, öte yanda çok militarist bir tavır alıyorlar. Burada iç siyaset açısından MHP’ye yer yok. Birinci derecede bir rol da yok bugünkü MHP’ye. ‘Vatan için her çeşit demokrasi ortadan kaldırılır’ ABD’nin anlayışıyla çelişiyor. Almanya’da bu ‘bozkurtlar’ belgeleri tekrar açılıyor. Almanya devleti bu ‘bozkurtlar’ı kendi kontrolünde himaye edip kullandı. Artık ‘milli güvenliğimize tehdit’ diyorlar. Demek ki MHP çizgisinin aşağı itilmesi üzere bir durum var. Faşist hareket her yerde gerektiğinde palazlandırılır. MHP’nin durumu değerini yitiriyor şu anda. Bayrak sallama devri bitiyor.
HDP vilayet binasının basılıp bir HDP çalışanının öldürülmesi ve Bahçeli’nin açıklamaları Türkiye’nin nasıl bir siyaset iklimine getirildiğinin açık bir fotoğrafı. Türkiye’de faşizmin tarihi çok eski ve bu demogoji, telaffuz hiç değişmedi. Bu sistemin buna muhtaçlığı var. Ülkede çok sömürü, eşitsizlik varken hudut uçlarına hitap eden bir lisana muhtaçlık var. Bu lisan gerektiğinde çok büyük kitleleri fecî çılgınlıklar doğrultusunda seferber etmeye yarıyor. ‘Provokasyonlar olur sokağa çıkmayın’ ihtarlarının gerçek olduğunu düşünmüyorum. Bunu engellemenin en hoş yolu örgütlü olmaktır. Lakin kaotik bir süreç var. Faşizm faşizmdir, hiçbir yerde meşruiyeti yoktur. Ya da laikliğin ayaklar altına alınmasının azı birden fazla olmaz.”
‘Tam bir sermaye aksiliği gerekiyor’
“Solla birlikte iş yapmanın yollarını arıyoruz fakat asıl sıkıntı bir siyasi doğrultuyla yan yana gelmek. Bizim programımızın, amaçlarımızın bir kısmını paylaştığımız öbür yapılarla oralarda birlikte yürümemiz gerekiyor. Laiklikte, emperyalizm ve sermaye aykırılığında delikler açıldı, artık ağzımız yandı. Neyle çaba ettiğimiz bilinsin. Neden yan yana geldiğimizin net açık cevapları olması gerekiyor. Bu kirli ilgiler gösteriyor ki, gri alanda bağlantılar kuran hayli bir kesim var. O vakit biz demeliyiz ki, biz şunu istiyoruz. Biz Millet İttifakının ne dediğini bilmiyoruz. Artık parlamenter sisteme dönüş diyorlar. Lakin AKP o periyotta yaptı yapacağını. ‘Laiklik demeyelim çok fazla, imam hatip demeyelim ürkütüyoruz’. Bu türlü diye diye kendimizi ürküttük artık ‘bu ülke karanlığa gitti’ diyoruz. Tam bir sermaye zıtlığı gerekiyor. Herkes vuruyor Baran Korkmaz’a. Bu sistemin gerçek sahipleri ne olacak. Biz buradayız ve sağlam unsurlar etrafında bir ortada olacağız.
‘İnsanların yalnızca dini ritüellerde toplumsallaşmasını istiyorlar lakin Türkiye buna sığmaz’
Okuyan Erdoğan’ın hafta başında yaptığı saat 00.00’dan sonra müzik yasağı açıklamasıyla ilgili de şu değerlendirmede bulundu:
“Müzisyenlerin örgütlenmesi hem ekonomik nedenlerle hem de sanatsal özgürlükle ilgili olarak gerekiyor. Biz bunun için üzerimize düşeni partili müzisyenler ve dostlarımızla yapmaya çalışıyoruz. Bu uğraş sürecek. Türkiye’de restoranlar kafeler kapalıyken şehirler ortası yol üzerindeki yerlerde sınırlama yoktu. Zira oralarda alkol yoktur. Bu da yeterli bir kural doğal ki beşerler araç kullanırken alkol almasın diye. Ancak bu İktidarın seyahat yapanları düşündüğünü kimse söylemesin. Müzik sıkıntısı de o denli. İnsanların toplumsallaşmasını istemiyorlar. Yalnızca dini ritüellerde toplumsallaşmasını istiyorlar fakat Türkiye buna sığmıyor. Muhalefetin ‘kulaklıkla müzik dinlensin’ tahlilini geçelim. Hasebiyle uğraş çok cephede sürecek, öbür dermanımız yok. Biraz onlar makineyi dağıttılar. Bu büyük fırsat, Susurluk’ta kıymetlendirilemedi, kepazelikler arttı. Bu sistem dikiş tuttmuyor, kan ve kir üretiyor. TKP de buraya odaklanıyor. Erdoğan’a davetimiz bütün ihaleleri, satışları canlı yayınlasın. İhale yolsuzluğunun üzerine gidelim lakin ihale neden yapılıyor buna da bakalım. İhale yasası neden tekraren değiştirildi bunun karşılığını versinler.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
