Birleşmiş Milletler tarafından her sene 17 Haziran’da kutlanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Çaba Günü’nde bu yıl tahrip olmuş yerleri eski sıhhatine kavuşturacak onarım çalışmalarına odaklanılıyor. Bu değerli günde, arazi onarım çalışmalarının, yalnızca çölleşme ile gayret açısından değil, insanlığın maruz kaldığı en büyük problemler olan iklim değişikliğinin azaltılması ve biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesi açısından değeri vurgulanıyor. TEMA Vakfı İdare Heyeti Lideri Deniz Ataç da bozulan ekosistemleri sıhhatine kavuşturmanın çocuklarımıza ve gelecek nesillere borcumuz olduğunu belirtiyor ve bu durumu düzeltmek için herkese büyük sorumluluklar düştüğüne dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler, bu yıl Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Gayret Günü’nde bozulmuş toprakları restore etmenin, besin güvenliğinin artmasına, biyololojik çeşitliliğin korunmasına, iklim değişikliğinin tesirlerinin azalmasına katkı sağlayacağını vurguluyor. Hususla ilgili görüşlerini paylaşan TEMA Vakfı İdare Konseyi Lideri Deniz Ataç, restorasyon çalışmaları olmaksızın 2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılamayacağını ve insanlığın daha büyük meselelerle karşı karşıya kalacağını söz ediyor.
Çölleşme tehdidi ve yol açacağı sıkıntılara da değinilen bu kıymetli günde Deniz Ataç, çölleşmenin iklim değişikliği, erozyon, toprak bozulumu, biyolojik çeşitlilik kaybı ve tarım topraklarının tahribatı üzere birçok husus ile direkt bağlantılı olduğunu belirtiyor. Ataç; “Çölleşme, bugün dünya nüfusunun 3’te 1’inin yaşadığı, dünya karasal alanının 42’sini, tarım alanlarının 44’ünü ve dünya hayvancılıkstoğunun 50’sini barındıran kurak bölgelerde, arazi tahribatı manasına geliyor. Biyolojik çeşitlilik kaybına yol açan arazi tahribatı birebir halde iklim değişikliği, global ısınma üzere birçok büyük sorunun da en kıymetli nedenlerinden biridir. Dünyada her 1 dakikada 3.5 futbol alanı orman yok ediliyor, her yıl 12 milyon hektar tarım toprağı bozuluma uğruyor. Birebir biçimde tarım yerlerinin 23’ü ise verimliliğini kaybetmiş durumdadır. Bugünkü üretim ve tüketim anlayışıyla 2030 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşmak mümkün görünmüyor. Bugün insanların tüketimini karşılamak için 1.6 büyüklüğünde bir dünyanın gerekmesi bunun en açık örneğidir. Yaşanan arazi tahribatı, deniz ve kara ekosistemleri dahil tüm ekosistemleri etkiliyor. Dünyamız global ısınma, biyolojik çeşitlilik kaybı, gezegendeki azot ve fosfor döngüsünde sürdürülebilirlik eşiklerini çoktan geçmiş durumdadır. Gelecekte kuraklık, su kahrı ve besin krizi ile yüzyüze kalmamak için bugün vakit kaybetmeden arazi tahribatının önlenmesi ve ekosistem onarımı çalışmalarının başlatılmasının büyük kıymeti bulunuyor” dedi.
Türkiye’de 3.5 milyon hektar tarım toprağı yok oldu
Türkiye’nin yaklaşık 80’inin orta ve yüksek derecede çölleşme riski taşıdığını söyleyen Ataç; “Ülkemizde kentleşme, alt yapı yatırımları vb. nedenlerle 3.5 milyon hektar tarım toprağı yok olmuş durumda. Kalan tarım topraklarının 39’u ve mera alanlarının 54’ü ise erozyon tehlikesi altında. Ne yazık ki maddelerimizde, tabiatın sağladığı ekosistem kayıpları dikkate alınmadan, tek taraflı verilen kamu faydası kararlarıyla, tarım topraklarının, ormanların ve meraların çeşitli gayeler için tahsisine imkan sağlanıyor. Arazi tahribatının maddelerde karşılığının olmadığı üzere, tam bilakis arazi bozulumunu kolaylaştıran düzenlemeler mevcut” diyerek acil olarak arazi tahribatını engellemek için yasal düzenlemelere gereksinim bulunduğunu belirtti.
Toprağa olan borcumuzu ödemek için her bir bireye, özel bölüme, kamuya ve STK’lara büyük sorumluluklar düştüğünü de söz eden Deniz Ataç, onarım çalışmalarında harcanacak her bir yatırımın 30 kat getirisi olacağını söylerken, bozulan ekosistemleri sıhhatine kavuşturmanın çocuklarımızın ve gelecek jenerasyonların hakkını korumak olduğunun da altını çiziyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
