TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Habertürk’e konuk olduğu programın akabinde soL Haber’e değerlendirmelerde bulundu. Sürecin nereye evrilebileceğine dair ipuçları veren Okuyan, bu süreçte dikkat edilmesi gereken ulusal ve milletlerarası başlıklar konusunda da uyardı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Habertürk’te katıldığı programda kendisi hakkındaki argümanlara karşılık verdi mi? Soylu’nun program boyunca “Türkiye’ye operasyon çekiliyor” demesi AKP’ye, hatta Erdoğan’a ileti mı?
Durum şudur: Sedat Peker’in destekçileri kendisine yıllardır “Reis” diyor ve onu girdiği karanlık bağlantılarla, yaptıklarıyla, verdiği ideolojik-siyasal bildirilerle sahipleniyor. Değişiktir, ona karşı olanlarla destekçilerinin Sedat Peker’e dair algısı ortasında pek bir fark yok. Kimi organize cürüm diyor, kimi mafya diyor, kimisi ülkücü mafya ya da delikanlı adam. Yani yerleşik bir Sedat Peker imajı var. İçişleri Bakanı “bana mı inanacaksınız, bu türlü bir adama mı” diye soruyor ve toplumun çok geniş bir kesiti “Sedat Peker” diye yanıtlıyor. Dünkü programdan evvel de böyleydi, sonra da… “Pislik mafya” dediği şahıstan daha az inandırıcılığı olan bir İçişleri Bakanı. Dün kendisine “istifa edecek misiniz” sorusu yöneltildiğinde “ne münasebet” deyip durdu; işte bir neden daha!
Sürekli “algı operasyonu bu” dedi program boyunca…
Operasyona gerek yok ki, toplumda biriken bir algı var, kendileri yarattılar bunu. Sedat Peker’in açıklamalarından bağımsız bir biçimde AKP iktidarına ve onun ön plana çıkan takımlarına ait net bir algı var. “Bunlar her şeyi yapar…”
Zaten AKP’yi destekleyenler de “her şeyi yapsalar da onlar bizim canımız” yaklaşımında. Bunun legal olduğunu, “düşmanlarla” uğraşın öteki türlü yapılamayacağını, kendisine düşen rant kırıntılarını yitirmemek, ya da itildiği çaresizlikte diğer bir yere tutunamadığı için…
Ve bu toplam da eriyor. Hasebiyle Soylu ya da diğeri, kimse AKP’nin ne dediğine bakmıyor; hakikat mudur, değil midir, bu nokta çoktan geçildi. Sedat Peker’in söylediklerini değerli kılan, istedikleri kadar inkâr etsinler, Cumhur ittifakının kıymetli bileşenlerinden biri olması. Ve söylediklerinin AKP’ye ait toplumsal algıyla örtüşmesi.
‘Türkiye’ye karşı yapılmış en büyük operasyonlardan biri AKP’nin kendisidir’
Operasyona gelince… Türkiye’ye karşı yapılmış en büyük operasyonlardan biri AKP’nin kendisidir. Dış güçler AKP ile güzelken bununla böbürlenen, en küçük bir problem çıktığında düşman edebiyatına sarılan, kendisini bu ülkenin sahibi sanan bir başla karşı karşıyayız. Meğer emperyalist dünyada, bütün ülkeler diğer ülkeler üzerinde hesap yapar, güçlü olanlar diş geçirebildiklerinin ekonomik ve siyasal süreçlerine müdahale eder, buradan kaynak aktarırlar. Yeni bir şey yok burada.
Böyle bir dünyada müdahalenin yerini ortadan kaldıracak, halkı bağımsızlık ve egemenlik için örgütlü tutacak ve diğerlerine, diğer ülke beşerlerine ziyan verecek davranışlardan kaçınacaksın. Bu bizim ideolojimiz. AKP ise bir sermaye partisi olarak milletlerarası tekellerle dans ediyor, onlara alan açıyor, hakkını arayan yurttaşlarını düşman ilan ediyor, öteki ülkelere müdahale ediyor. Sonra da “bize operasyon çekiliyor”. AKP’yle kaygısı olan milletlerarası güçler elbette var, olmaz mı? Fakat o güçler AKP aracılığıyla Türkiye’ye sayısız operasyon çekti, buna devam da ediyorlar. Sedat Peker hangi niyetle bunları söylüyorsa söylüyor; birileri bunları kullanacak filan… Geçiniz, bütün bunlar halka karşı işlenen kabahatler.
‘Soylu bu lisanla ne anlatırsa anlatsın esasen inandırıcı olamaz’
‘Somut suçlamalara verdiği cevaplar için ne diyeceksiniz?
Yanıt vermedi ki. Öteki bir lisanı konuşuyorlar aslında. Programın formatı da bu lisana uygun hazırlanmıştı, ben oradaki gazetecilerin ne yapsalar bu formatı aşabileceklerini düşünmüyorum. Öte yandan şöyle bir sonuç da çıktı. İzleyenler bu lisanın gerçek hayatta bir karşılığı olmadığını bir kere daha gördüler. Yani Soylu bu lisanla ne anlatırsa anlatsın aslında inandırıcı olamaz. Soylu’nun konuştuğu lisanda “Türkiye’de işkenceyi biz bitirdik. Uyuşturucu satıcılarının bacağını kırma buyruğunu evet ben verdim” kelamının manası farklı, bizim konuştuğumuz lisanda büsbütün farklı. Onların lisanı “kia, oki, uzi…”
‘Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili söylenenler bilhassa önemsenmeli’Şu ana kadar lisana getirilen savlar içinde sizce en kıymetlisi nedir?
Bunlar birbirini tamamlayan modüller. Uyuşturucu başlığını kim küçümseyebilir. Beşerler, gençlerimiz zehirleniyor ve buradan birileri inanılmaz paralar kazanıyor, sonra bu para “sermaye”ye dönüşüyor, pak kar öyküleri filan… Fakat Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili söylenenler bilhassa önemsenmeli. Neden önemsenmeli, zira Sedat Peker “benden Adalı’yı öldürmem için istekte bulunuldu” diyor, isimler veriyor. Ve ortada bir cinayet var. Cinayet nerede işleniyor? Kıbrıs’ta. Serdar Denktaş’a sormuşlar o da “bizim o bireyleri soruşturma yetkimiz yoktu ki” diyor, o vakitler KKTC’de bakandı. “Yavru vatan” edebiyatının neye hizmet ettiği görülüyor. Hırsızın, zalimin, sömürücünün, faşistin iyisi-kötüsü, bizdeni ondanı olmaz. EOKA’cılıktan hiçbir farkı yok. Olan Kıbrıslılara oldu. Bir vakitler Kıbrıs’ın kuzeyinde neredeyse her şey Asil Nadir’indi. Kabus gibi… Artık kumar ve uyuşturucu zengini tipler semirdikçe semirmişler, yeniden kabus gibi… Nasıl bir alçaklıktır bu. Sistematik bir biçimde yaptılar bunu, buna ses edenler öldürüldü, “hain” ilan edildi. Dahası Yunan ve Türk milliyetçiliği birbirini besledi, düşmanlıklardan para kazanıldı, üstüne ada emperyalist hesaplara büsbütün açık hale geldi.
‘Meselenin tek başına Soylu ya da AKP olmadığı görülmeli ve tedbir alınmalı’
Sürecin nereye evrileceğini düşünüyorsunuz? Ve TKP nereye evrilmesi için uğraşıyor?
Uzun müddettir Erdoğan’ın oyun kuramadığını söylüyorduk. AKP’nin besbelli bir stratejisi yok. Denemeler yapıyor, sonra duruyor. Sedat Peker’in konuşmasıyla birlikte Erdoğan’ın vakti dolmuş oldu. O denli ya da bu türlü bir atak yapacak. Burada muhalefeti de içine alan bir dizi proje var. AKP’yi 20 yıl kadar evvel iktidara taşıyan güçler, AKP’nin kendileri açısından kazanım manasına gelen çizgisini koruyarak onu daha “makul” ve yönetilebilir bir tabana çekmeye çalışıyorlar. AKP’de bir dağılma hali var, münasebetiyle Erdoğan’ın bu dağılmayı data alarak hareket etmesi, iktidar bloğunu ve iktidarın muhalefetle bağını tekrar kurması için baskı yapıyorlar. Bu sonuç verebilir ve toplumda da süreksiz bir rahatlama sağlanabilir. Hususun memleketler arası boyutu da var, ABD ve Almanya, farklı hesaplarla Erdoğan’la muahede yenilemek istiyorlar.
Bu sürecin birkaç ismin tasfiyesi ile sonuçlanması büsbütün yararsızdır diyemeyiz. Fakat birkaç tuğla çekildikten sonra o duvarın yine karşımıza çıkartılması, hem de makyajlanmış biçimde, uyanık olmamız gereken bir olgu. O duvarın temellerinde sermaye sınıfımız var. Sedat Peker yada başkaları sırf siyasilerle, bürokratlarla iş çevirmiyordu. İşverenlerin bu sistemlerde belirleyici bir yeri var. Dahası, bizim “bu paralar nereden geldi” sorusunu derinleştirmek, halkımızın bu soruyu farklı biçimde formüle etmesini sağlamak üzere bir misyonumuz var. Uyuşturucu parası kirlidir elbette fakat insanın insanı sömürmesi üzerinden kazanılan para pak midir? Asıl algı operasyonu bu. Banka idareleriyle anlaşıp kredi batırmak kirli, bankaların halkın sırtından kâr etmesi pak o denli mi? Marinaya çökmek hata, madenlere çökmek kutsal kazanç! Köfteci Yusuf’a çökmeye kalkmak mafya işi, TÜPRAŞ’a çökmek girişimcilik! İhale komisyonculuğu ayıp, işçinin alınterinden vurgun yapmak helal!
Bu iktidar bir an evvel gitmeli. Giderken de bir yanılsama ortaya çıkmamalı. Problemin tek başına Soylu ya da AKP olmadığı görülmeli ve tedbir alınmalı. TKP’nin sorunu budur.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
