Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 8 Mart Dünya Bayanlar Günü’ne ait değerlendirmede bulundu.
8 Mart Dünya Bayanlar Günü’nün Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış memleketler arası bir gün olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu günde insan hakları temelinde bayanların siyasi ve toplumsal şuurunun geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve toplumsal muvaffakiyetlerinin kutlanmasına dikkat çekildiğini hatırlattı.
“Kadınlar, erkeklerin arkasındadır’ görüşü değişime uğruyor
Kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm dünyada karşılaşılan sosyokültürel bir durum olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dünya Bayanlar Günü, şu biçimde de yorumlanabilir: Erkeklerin bayanları ikinci sınıf görme eğilimine karşı bir varoluş sembolü. Bu görüş, sosyokültürel bir durumdur. ‘Kadınlar, erkeklerin arkasındadır’ halinde klasik bir eğilim vardır. Üstelik bu yalnızca Doğu kültüründe değil, Batı kültüründe de böyledir; hatta Batı dünyasında daha da ağırdır. Orada asırlarca, “Kadın insan mıdır, değil midir?” tartışması yaşanmıştır. Bayanın fert olduğunu yasalar dahi kabul etmezdi. Evvelki yüzyıllarda fizikî güç değerli olduğu için, dünya konjonktürü erkeğin hükümran olmasını gerektiriyordu. Ama çağımızda zihinsel güç ön plana çıkınca bu güce gereksinim kalmadı. Zihinsel gücün ehemmiyeti kavranınca bayan ve erkek ortasındaki farklılıklar en aza indi” diye konuştu.
Kadın-erkek farklılığı içinde güçlü iş birliği kurulmalı
Dünyadaki gelişmeler doğrultusunda değişen ve gelişen kaidelerle bir arada bayan – erkek eşitliği yerine, bayan – erkek farklılığı içinde güçlü iş birliği kurmaya öncelik verilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tespit çerçevesinde, iki cinsin farklılıklarının reddedildiği anlaşılmamalıdır. “Erkek erkekliğini, bayan bayanlığını değiştirsin ve dünya uni-sexe yanlışsız gitsin” kanısı yanlıştır. Her iki cins de farklılıklarını koruyarak güçlü iş birliği temeline dayanan ilgiler geliştirmelidir. Demokrasi ve çoğulculukta kıymetli olan da budur. Herkes kendi kültürel kimliğini korur ancak bağlantı yoğunlaşır” dedi.
“Tek tip” cihandaki bütünlüğe uymaz
Evrenin çoğulculuk üzerine kurulduğunu, tek tip yaratılmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Binlerce çiçek, kuş ya da böcek cinsiyle var edilmiştir. Bu çeşitliliğin emeli, başta beşerler ortasındaki irtibatı sağlamaktır. Canlıların birbirleriyle kaynaşmaları, münasebet kurmaları ve birtakım hoşlukları ortaya çıkarmalarıdır. Bu sebeple tek tip bayan ya da erkek kanısı, kozmostaki bütünlüğe uymaz. Bu bilinmeli ve çeşitliliğe alışılmalıdır. Tarafların haksızlığa uğramadığı, zihinsel başarısı üstün olanın önde ve ileride konumlandığı, kendini gerçekleştiren ve yaptıklarıyla pahasını ortaya koyan kişinin cinsiyetinden ötürü ayrımcılık görmediği bir dünya oluşturulmalıdır. Cinsiyeti sebebiyle bir insanın başarısı ertelenmemelidir.
Meselâ erkek hâkim meslekler vardır ki, burada cinsiyetinden ötürü bayanlara ayrımcılık yapılır; onlar farkında olmadan dışlanır. Bayanlar günü, tahminen bunların önlenmesi hedefiyle düşünülebilir ya da bu tip tartışmaları başlatmak, kimi tabu ve dogmaları sorgulamak için konuşulabilir” diye konuştu.
Evliliğin üç kademesi var
Evlilikte üç etap olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Birincisi; romantik hislerle beslenen başlangıç kademesi. İkincisi; güç gayretinin olduğu periyot ki bu periyotta iki taraf da birbirini tanıyacak ve akıllı tahliller üretecektir. Sonra da bağlılık periyodu. İnsanları dünyada, sadakate dayalı bayan – erkek birlikteliğinden daha çok memnun eden hiçbir şey yoktur” dedi.
Ev yalnızca otel üzere kullanılan bir yer değildir
Feminist akımlardan sonra Amerika’daki boşanmaların 50’yi geçtiğini, evlilik dışı doğumların harikulâde derecede arttığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evli olanlar da, çocukları ve sevgilileriyle birlikte yaşamaya başlamıştır! Hayatlarını, ‘biz evlendik lakin birbirimizi memnun edemedik. Çocuklarımızın geleceği için bu şekilde da olsa, birlikte olalım,’ anlayışıyla sürdürmektedirler. Yâni ortada, iki yabancının otel üzere kullandıkları bir konut vardır. Anne ve baba, bu koşullar altında tıpkı konutta bir ortada bulunmakla, çocukların ruhsal gereksinimlerini ne derece karşılayabilirler? Bu da düşünülmesi gereken konulardandır” dedi.
Evlilikte hem mutluluklar hem sorumluluklar paylaşılmalıdır
Evliliğin keyifli anlar kadar meselelerin ve sorumlulukların da paylaşılması manasına geldiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çiftler birbirleriyle yalnızca menfilikleri ve hayat yüklerini paylaşmamalıdır. Evlilikte memnunluk da cümbüş de olmalıdır. Şayet bu başarılabilirse, eşler diğerlerine ilgi duymayacaktır. Aile terapilerinde çiftlere, eşleriyle birlikte yapmaktan hoşlandıkları şeyleri yazmalarını istiyoruz. Kimi yağmur yağarken yürümeyi, kimi birlikte spor yapmayı istek ettiğini söylüyor. Çiftlere, beraberken yapmaktan zevk aldıkları şeyleri artırmaları gerektiğini öneriyoruz. Evlilikte fırtınalı devirler yaşandığında, eşler bu tavsiyelere uymakta zahmet çekiyorlarsa, profesyonel yardım da alabilirler. Fırtınalar lakin müspet özellikler pekiştirildiği vakit aşılır” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, evliliğin bayan ve erkek ortasında “Ben güçlüyüm” çatışmasının yaşandığı bir savaşa dönüşmesi halinde taşıması gereken duygusallıktan uzaklaşacağına dikkat çekti.
Geleneksel kültürde bayanın “Çocuklara ve konuta bakacak biri” olarak görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hatta kimi erkekler, ‘kadınların aşağı olduklarına inanmalı’ diye düşünürler. ‘Oğlum olmasını istemeseydim, evlenmezdim’ diyen erkekler bile vardır. Bu cins evliliklerde bayan kendini kıymetsiz hisseder. Meselâ, erkeklerden çok daha zeki ve üretken bayanlar vardır. Bu durumda kocası, ‘eşim kendini bana ispata çalışıyor, benim istediğimin aksine hareket ediyor’ diyorsa ailevi, kültürel yahut ruhsal kaynaklı önyargılara sahip demektir. Sorunlar önyargıların ardındaki hisler aranıp bulunarak çözülür” dedi.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
