Son 30 yıldır Stockholm Memleketler arası Su Enstitüsü (SIWI) tarafından organize edilen ve insanlarda su kullanım alışkanlıkları üzerinde kalıcı tesirler yaratmayı, bahis ile ilgili farkındalık artırmayı ve su idaresi için değerli paydaşların etkileşim ve entegrasyonuna katkıda bulunmayı hedefleyen Dünya Su Haftası, bu sene 23-27 Ağustos tarihleri ortasında kutlanıyor. Escarus (TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı A.Ş.), Dünya Su Haftası’nda, sürdürülebilir kalkınma ve iklim krizi ile çabada suyun kilit ehemmiyetine dikkat çekiyor ve bahis ile ilgili kat edilebilecek ilerlemede inovatif finansman araçlarının gücünü vurguluyor.
İklim değişikliği hem sel, taşkın ve tayfun üzere akut; hem de sıcaklık ortalamalarının artması, deniz düzeylerindeki yükselme üzere kronik değişikliklerin daha bariz hale gelmesi ile tesirini her geçen gün daha net gösteriyor. Bu değişiklikler ve meydana getirdiği sonuçlar düşünüldüğünde su, iklim krizinin merkezinde yer alan birkaç kilit ögeden biri olarak öne çıkıyor. İklim değişikliğinin tesirleri ve farklı iklim senaryoları konusunda projeler yürüten Escarus, her yıl SIWI tarafından organize edilen ve bu yıl “Dayanıklılığı Daha Süratli İnşa Etmek” temasıyla dijital ortamda gerçekleştirilen 23-27 Ağustos Dünya Su Haftası kapsamında suyun kıymetine dikkat çekiyor. Geçmiş yıllarda SIWI ile projeler yürüten Escarus, bu yılki konferansta hâkim temanın iklim krizi olarak belirlenmesini, iklim değişikliğine karşı gayrette kolektif tavrın güçlendiğinin bir göstergesi olarak pahalandırıyor.
Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak “2100’e kadar global sıcaklık artışının sonlandırılması yolunda bedellendirilen pek çok farklı senaryo bulunuyor. Bunlardan en optimist olanlarından biri olan ‘sanayi ihtilali öncesi periyoda nazaran artışı 20C’nin epeyce altında tutma’ senaryosu gerçekleştiğinde bile, iklim değişikliği pek çok tesiriyle birlikte şiddetli olarak gezegen üzerindeki hayatı etkileyecek. Bu tesirlerin başında ise su kıtlığı ve pak suya erişim geliyor” halinde konuştu.
“Dünyadaki yaklaşık 785 milyon kişi pak suya erişimde badire yaşıyor”
Günümüzde her 9 beşerden birinin (yaklaşık 785 milyon kişi) pak ve inançlı suya erişimde dert yaşadığını, 263 milyon kişinin pak suya erişim için her seferinde 30 dakikayı aşan seyahatler yapmak zorunda kaldığını ve az gelişmiş ülkelerdeki sıhhat tesislerinin yüzde 22’sinin pak suya sahip olmadığını hatırlatan Dr. Kavak, su krizinin toplumsal ve ekonomik boyutunun değerine vurgu yaptı. Dr. Kavak, su kaynaklarının aktif idaresi ve pak suya ve hijyene erişim bahislerinin Paris Antlaşması, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Sendai Afet Risklerinin Azaltımı Çerçevesi’nin kalbinde yer almasıyla, durumun çok boyutlu ve milletlerarası alanda kritik olduğunu belirtti. Kavak kelamlarına “Su krizi ve kalkınma ortasındaki ilgi epeyce kıymetlidir. Bilhassa en az gelişmiş ülke (LDC) statüsündeki ülkelerde sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması, su krizi ile yakından ilgili” dedi.
“Olumsuz senaryolara karşı hazırlık yapılması gerekli”
Kavak, Dünya Su Haftası kapsamındaki açıklamalarına, içinden geçmekte olduğumuz COVID-19 salgınına değinerek devam etti. Dr. Kavak, hijyen ve pak suya erişimin hayati ehemmiyetini bir sefer daha gözler önüne seren global salgının, tüm dünyada su idaresi konusunda nelerin hakikat nelerin yanlış yapıldığının kıymetlendirilmesi tarafında bir ders niteliği taşıdığını söyledi. Önümüzdeki yıllarda daha şiddetli salgınların ortaya çıkması durumunda tablonun bugünküne nazaran çok daha fazla ağırlaşabileceğine dikkat çeken Dr. Kavak, bu tipten olumsuz senaryolara karşı hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı.
“Su krizine yönelik yatırımların geri dönüşü epeyce etkili”
Dr. Kavak su sorunu için tahlil tekliflerinden bahsederken, finansmanın rolünün altını çizerek, şöyle devam etti: “Su sıkıntısının ciddiyeti ve su-bağlantılı meselelerin artış trendi göz önüne alındığında hem bölgesel hem de memleketler arası finansman modelleri ile gerekli yatırımların hayata geçirilmesinin elzem olduğu anlaşılıyor. Yeşil tahvil üzere inovatif sürdürülebilir finansman araçlarının desteklenmesi ve bu araçların su krizi ile ilgili projelerde kullanılması, meseleyle çaba için değerli bir seçenek olabilir. Su krizine yönelik yatırımların geri dönüşü de epeyce tesirli. Araştırmalar, inançlı su ve hijyene harcanan her 1 ABD Dolarının artan ekonomik faaliyetler ve azalan sıhhat masrafları sonucunda 5 ile 28 ABD Dolarına karşılık bir geri kazanım sağladığına işaret ediyor.”
“Yeşil finansman ekosistemi, su ve iklim problemlerinin tahliline katkı sağlar”
Yeşil tahviller de dahil olmak üzere sürdürülebilir finansman araçları konusunda danışmanlık ve ikinci taraf görüşü hizmetleri de yürüten Escarus’un Genel Müdürü Dr. Kavak, Kasım 2020’de Arkansas su sistemlerini yöneten Central Arkansas Water tarafından ihraç edilen ve Morgan Stanley tarafından alınan 31,8 milyon ABD Doları fiyatındaki ve ırmak havzası muhafazaya yönelik birinci yeşil tahvile işaret etti. Yatırımcıların buna emsal çevresel finansman araçlarına ilgilerinin arttığını ve gelecek yıllarda gibisi ihraçları daha sık görebileceğimizi belirten Dr. Kavak, yeşil finansman ekosisteminin su krizi dahil olmak üzere iklim ve sürdürülebilirlik ile ilgili meselelerin tahlilinde çok büyük katkısı olacağını kelamlarına ekledi.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
