Birleşmiş Milletler tarafından her yıl 5 Haziran’da kutlanan Dünya Etraf Günü’nde, bu yıl #EkosistemRestorasyonu sloganıyla; ziyan görmüş ekosistemleri canlandırmak için acil hareket daveti yapılıyor. Bu özel günde, günümüzün en büyük iki tehdidi olan iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybına dikkat çeken TEMA Vakfı, doğayı müdafaanın, gezegenimizi ve kendi hayatımızı korumak olduğunun bir sefer daha altını çiziyor.
Tüm dünyada #EkosistemRestorasyonu sloganıyla kutlanan Dünya Etraf Günü’nde Birleşmiş Milletler, insanların ömrünü sürdürebilmeleri, iklim değişikliğine karşı koyabilmeleri ve biyolojik çeşitliliğin korunabilmesinin fakat sağlıklı ekosistemlerle mümkün olabileceğini vurguluyor. İnsanların tabiatla münasebetini tekrar tanımlama ve kurma gereksinimi hissettiği bugünlerde TEMA Vakfı İdare Konseyi Lideri Deniz Ataç, tabiatın yükünün her geçen gün arttığını belirterek, bu yükün azaltılması için tek bir bireyden tüm insanlığa, siyasetçilere ve yöneticilere misyonlar düştüğünün altını çiziyor.
Konuyla ilgili konuşan TEMA Vakfı İdare Konseyi Lideri Deniz Ataç “Ne yazık ki uzun yıllardır süregelen, fosil yakıtların kullanımı, arazi tahribatı, kirlilik ile çok yararlanmanın neden olduğu iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı, günümüzde insanlığın en büyük problemlerini teşkil etmektedir. Dünya ortalama sıcaklığı, sanayi öncesi periyoda nazaran 1.1 °C arttı. Yaşanan global ısınma artık bir ‘iklim krizi’ olarak isimlendirilmektedir. Bu durum, insan sıhhatinden besin üretimine, yaşanan ekstrem hava olaylarından tabiattaki canlıların ahenk sağladığı ekolojik şartlara kadar birçok istikrarın değişmesine sebep olmaktadır. Bunun yanı sıra bugün arazi tahribatı ve çok yararlanma nedeniyle, dünyadaki doğal ekosistemlerin 75’i beşerler tarafından değiştirilmiştir. Erozyon ile binlerce yılda oluşmuş topraklar kısa müddette yok olarak verimliliğini kaybetmektedir. Tarım topraklarında çok kimyasal gübre ve pestisit kullanımı ile su kaynakları ve denizler kirlenirken, büyüyen kentler verimli tarım topraklarını yutmaktadır. Her yıl 12 milyon hektar tarım toprağı bozuluma uğramakta ve çölleşme hızlanmaktadır. Tüm bu insan kaynaklı etkilerse bugüne kadar hiç yaşanmamış bir süratte cins kayıplarına neden olmaktadır. Bugün insanlığın neden olduğu yok oluş, geçmiş yılların bin katı olmuştur. Ne yazık ki bu türlü giderse gelecekte de bugünkü yok oluşun 10 katına çıkacaktır” diyerek gezegeni süratle tükettiğimize ve tahrip ettiğimize dikkat çekti.
Küresel Riskler Raporu’nda birinci beş unsurdan dördü etraf problemleriyle ilgili
Doğa istikrarının bozulması ve ekolojik meselelerin ekonomiyi de etkilediğini vurgulayan Ataç; “Dünya Gayri Safi Ulusal Hasılanın 50’si doğal varlıklardan elde edilirken; ekolojik yıkım beraberinde ekonomik problemlere da neden olmaktadır. Gerçekten 2020 Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan Global Riskler Raporu’nda, tesiri ve gerçekleşme mümkünlüğü en yüksek riskler sıralamasındaki birinci beş husustan dördünü etraf meseleleri oluşturmaktadır. Yaşanmasına sebep olduğumuz bu sıkıntıları hafifletmenin yolu tabiat tahribatlarını durdurmak, tabiat müdafaa alanlarını artırmak, tahrip olmuş ekosistemlerin onarım çalışmaları ile eski haline gelmelerini sağlamaktan geçmektedir. Bugün onarım çalışmalarının yapılmaması, onarım yatırımlarından üç kat daha fazla maliyete sebep olmaktadır. Onarım çalışmaları yapıldığı durumda ise bugüne oranla 10 kat daha fazla yarar sağlanacaktır” dedi.
Anayasanın etrafın korunmasına ait 56. hususuna de atıfta bulunan Ataç; “Herkesin sağlıklı ve istikrarlı bir etrafta yaşama hakkı olduğu söz edilen Anayasamıza nazaran çevreyi geliştirmek, etraf sıhhatini korumak ve etraf kirliliğini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Bu sebeple doğal ekosistemlerin korunması ve onarımı ile ekosistemlere hayat veren başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıkların korunması konusunda devlet ve bireyler olarak hepimize büyük sorumluluklar düşmektedir” dedi.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
